top of page
  • Furkan Ünal

Modern Toplumlar Yeşil Aklama'ya Karşı Hazırlıklı Mı?




İnsanlar sosyal medya ve dinamizm nedeni ile günümüzde yaşadıkları her anın farkında olmak zorunda bırakılmıştır. Bireyler sürekli yeni bir arayış içindedir. Yaşadığı her günü, her saati hatta dakikayı anlamlı hale getirmek için çabalıyorlardır. Anlarını dolduran etkinlik eğer yeterince anlamlı hissettirmiyor ise bir başkası ile değiştirmektedir.


Günümüzde insanlar her zaman tetikte olup, her zaman daha fazlasının peşinde koşarken kendilerini sürekli stresli bir hale sokmaktadırlar. Günceli kaçırmanın, gittikçe daha hızlı ve daha fazla içerikle artarak devam eden hayat akışının bir parçası olamamanın onlara çok pahalıya patlayacağını hissetmektedirler. Kaçırılan bir fırsat, yaşanılamayan bir tatmin, gerçekleştirilemeyen bir başarı ve anlamı olmayan bir an söz konusu olduğunda birey bunu kendi suçu olarak görmektedir. Birey, hayatın akışı karşısında, hayatı kolaylaştırması için icat ettiği aktörler tarafından yalnız bırakılmış durumdadır. İnsanlar yaşamanın ağır sorumluluğunu tek başına üstlenmektedirler. Durum böyleyken, insanlar hayat karşısında böylesine yalnız bırakılmış ve hayata karşı böylesine ağır sorumluluklar yüklenmişken, kimi kâr amaçlı kuruluşlar bu durumdan yararlanıp karlarını arttırmanın yolunu Yeşil Aklama'da bulmuşlardır.


Bitmek bilmeyen savaşlar, terör, veri biliminin istismarları ile süren ve kalıcılaşan gözetim, kitlesel zorunlu göçler ve iklim krizi ile mücadele etmektedir. Böylesine büyük meydan okumalar karşısında insanlar çoğu zaman yalnız bırakılmakta ve sorunlar ile kendi başına mücadele etmesi beklenmektedir. Yeşil Aklama ise bu durumdan fayda sağlamaya çalışan şirketler tarafından uygulanmaktadır. İklim krizi istismar edilerek insanların bu korku içindeki hallerinden yararlanılmaktadır. Günümüzde canlılığın kaynağı olan ekolojik denge yok edilerek ve yerine zengin olma düşüncesi ile kar maksimizasyonun temel olarak alındığı projeler geçirilmiştir.


Doğaya zarar veren karbon gazı salınımına neden olan projeler azalmak bir yana daha da artmaktadır. Toplumlar anlaştıkları dünya ısısını 1,5 °C'de tutarak iklim krizinin yarattığı yıkım ile set çekme hedeflerini bir kenara bırakılmıştır. Dünya uçurumun eşiğine doğru gitmektedir. Haliyle dünya bu duruma tepki vermekte, orman yangınları yaygınlaşıp daha da şiddetlenmekte, seller, su baskınları daha da yıkıcı ve öngörülemez olmakta, kasırga ve fırtınalar kuvvetlerini daha da arttırmaktadır.


Bütün bu doğal afetlere ve üstüne eklenen kuraklık ve susuzluk ile birlikte iklim krizinin yarattığı yıkım karşısında insanların yoğun olarak yaşadığı coğrafyalar yaşanılmaz hale getirmeye başlamıştır. Böylesine önemli bir tehdit karşısında toplumlar doğal olarak korku içinde kendilerine çıkış yolları aramaktadırlar. Tükettiği gıdalardan kullandığı kıyafetlere, ulaşım biçiminden barınma ihtiyaçlarına kadar gündelik her pratiğinde iklim tramvasının yarattığı yıkımın önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Doğaya saygılı, karbon salınımı düşük, sorumluluk sahibi üretim ve tüketim zincirinin sonucunda oluşan ürünlere ve yöntemlere yönelim başlamıştır. Yönelimin nedeni toplumsal meselelerinin yaratacağı faciaların farkında olarak, sorumluluk hissetmektir. Yeşil aklama ile şirketler aslında gerçeklikten uzak ve abartılı iddialar ile bireyin tüketim pratiklerini etkilemeye çalışıp onu manipüle ederek kâr oranını arttırmaya çalışmaktadırlar. Örneğin; kimi otomotiv şirketleri ürettikleri araba motorlarının, yüksek yakıt verimliliği sayesinde karbon gazı salınımının az olduğunu iddia etmişlerdir. Aynı şekilde kimi moda devi markaların ürettikleri giysilere kullandıkları maddelerin doğa dostu olduğunu savunmuşlardır. Moda şirketleri doğa dostu olduklarını iddia ederek adeta bunu bir yeni bir trend gibi pazarlamışlardır. Defileler aracılığı ile yeşil aklamayı magazinleştirilmişlerdir. Refah seviyesinin artmasını öncelik edinmiş kamu otoriteleri tarafından ilgili moda şirketleri ve otomotiv şirketleri araştırılmış ve doğruluktan uzak olduğu ortaya çıkartılmıştır. Sonucunda ise ilgili şirketler büyük yaptırımlar ile cezalandırılmıştır. Moda sektörünün kalbinde dev boyutlara ulaşmış mevzubahis şirketler aldıkları cezalardan sonra tüketimi arttırmayı savunan bir yaklaşımın doğa dostu olamayacağı gerçeği ile yüzyüze gelmiştir. Ağaçlandırma ve ekolojik dengeyi koruyacak projeler yaparak şirketler sorumluluk sahibi gözükmeye çalışmaktadırlar. Çevreci eylemler ile doğanın korunması gözetilmesi gerekirken aslında kâr oranı maksimize etmek öncelik haline getirilmiştir. Yüksek karbon salınımı salgılanan markaların yaptıkları yeşil projeler ile üretim ve tüketim süreçleri meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Kâr odaklı olmalarına rağmen birçok marka ağaçlandırma projelerini destekleyerek aslında üretim ve tüketim zincirlerinin karbon salınımını perdelemektedirler. Sorumluluk sahibi üretim ve tüketim ağının bir parçası olan şirketler ise iklim yıkımının yaratacağı felaketlere set çekmeye çalışmaktadırlar. Ancak azınlıkta kalan bu şirketler destek görememektedirler. Tam da bu noktada devreye samimiyet, şeffaflık ve denetlenebilirlik girmektedir.


Sonuç olarak, yeşil aklama kar odaklı şirketlerin karlarını maksimize etmek, rekabet güçlerini arttırmak ve piyasada hâkim konuma gelmek için kullanılan bir enstrüman olmuştur. İklim değişikliğinin sonuçlarını korku içinde bekleyen insanlar manipüle edilmektedir. İyi niyetli ve değişimden yana olan arzuları olan kitlelerin şirketlerin çıkarları uğruna kullanıldığı görülmektedir. İklim krizinin yaratacağı yıkım her geçen gün daha da artmaktadır. Toplumsal bilinçlenmede krizin büyüklüğü ile birlikte farkındalık gelişmekte ve artmaktadır. Ancak toplumsal bilinç hala istenilen yerlere ulaşmamıştır. Bireyler tekil olarak yapabilecekleri eylemlere yönelmeye başlamışlardır. Gündelik pratiklerini olabildiğince doğa dostu kılmaya çalışmaktadırlar. Yeşil aklama adeta bir pazarlama aracı olarak kullanılması ile insanların bu değişim arzusundan faydalanılmaktadır. Mikro ölçekli eylemlerin makro ölçeğe çekilerek insanların refahı düşünülmelidir. Bu konu hakkında kamu otoritelerinin yoğun bir şekilde bu tür girişimleri denetlemesi ve gerçeğe uygun olmayan eylemleri hem duyurmalı hemde cezalandırmalıdır. Hem bireylerin hem yeşil badana konusunda bilinçlendirilmesi ve gündelik pratiklerinin bu bilinçlenme etrafında yeniden değerlendirilmesi önemlidir.



Yazar:

Furkan Ünal



Kaynakça:

26 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page