top of page
  • Furkan Ünal

Kat Edilmiş Önemli Bir Yol ve Kaçırılmış Önemli Bir Fırsat COP27



2022 yılının Kasım ayında Mısır'daki Şarm El-Şeyh şehri dünyanın dört bir yanından insanları ağırladı. COP27, Birleşmiş Milletler tarafından çevrenin korunması adına konferans bu yıl yirmi yedincisi düzenlenmiştir. COP27’nin açılımı ‘’Conference of the Parties’’dir. İklim değişikliğinin yaratacağı problemlerin önlenmesi adına tüm tarafların çağırıldığı bir konferanstır. Birleşmiş Milletler’in dünyanın ve insanlığın geleceğini tehdit eden iklim değişikliği için elleri kolları sıvayarak bu sürece başlanmıştır. Taraflar için bağlayıcı bir çerçeve inşa edilmiştir. Konferans için Mısır'ın bu güzel tabiata sahip kıyı şehirlerinden biri olan araya gelmeleri ise ümitlendiriciydi.

6 - 20 Kasım arasındaki 14 gün boyunca COP27’de dünyanın türlü coğrafyalarından farklı inançlara, etnik aidiyetlere, siyasi düşüncelere sahip, çeşitli çıkar gruplarından katılımcıların ortak bir amaç ile bir araya gelmesi sağlanmıştır. Tarafların ortak gayeleri ekolojik dengeye ve insanlığa yaklaşmakta olan iklim değişikliğinin oluşturacağı faciayı en aza indirmektedir. İklim değişikliği gibi çok önemli ve tehlikeli sonuçları olan bu süreci tersine çevirip iklim krizinin yaratacağı yıkımına dönüşmesine engellemek için birçok karar alınmıştır. Yüzden fazla devleti temsilen hükümet başkanları bir araya gelmiştir. Otuz beş bini aşan sayıda katılımcı iki hafta boyunca ortak amaçları doğrultusunda fikir alışverişinde bulunmuşlardır. Çok seslilik barındıran bir konferans uzlaşma ile sonuçlanmıştır.

Otuz yıldır devam etmekte olan iklim konuşmaları sürecinde ilk defa gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerin gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliği kaynaklı felaketler karşısında yalnız bırakmaması konusunda bir anlaşma sağlanmıştır. Arama-kurtarma ve yeniden inşa süreçlerinde ekonomik olarak destekleme kararı alınmıştır. Refah seviyesi yüksek olan ülkeler iklim değişikliği neticesinde zarar gören ve ekonomik açıdan geri kalmış gelişmekte olan ülkelerin yararlanabileceği (a loss and a damage fund) bir kayıp ve hasar fonu kuracaklardır. İklim değişikliğinde adaletli bir sürecin sağlanması yolunda kat edilmiş çok önemli bir yoldur.

İklim değişikliğine yönelik yapılması gereken eylemlerde adaletli bir sürecin sağlanabilmesi için, atmosfere büyük miktarlarda karbon salarak kalkınmış, gelişmekte olan ülkelere yardım etmesi oldukça önemlidir. Zira gelişmekte olan ülkeleri karbon salınımını azaltma konusunda ikna edebilmenin yolu onlar ile konsensüs sağlayan, atılması gereken adımlar için onlara destek olan politikalar oluşturmaktan geçmektedir. Gelişmekte olan ülkeler bilim insanlarının uzun yıllardır devam eden ve devamlı güncellenen çalışmaları sonucu tescillenen iklim değişikliğinin olası nedenleri ve yıkıcı sonuçları hakkında yeterli bilgiye sahip ancak gerekli adımları atıp bu nedenleri ortadan kaldırarak sonuçları tersine çevirme konusunda yeterli sermayeye sahip değillerdir.


Gelişmekte olan ülkelerin sahip olduğu kırılgan ekonomiler onları her ne pahasına olursa olsun büyümeye zorluyor ve bu noktada insan ve çevre hakları görmezlikten gelinip hiçe sayılabilinmektedir. En büyük karbon salınımını yapan gelişmiş ülkelerin daha da tırmandırdığı iklim değişikliği nedeniyle gelişmekte olan ülkeler, coğrafi konumlarının iklim değişikliği kaynaklı felaketlere olan açıklığı nedeniyle kendi paylarının ufak olduğu bir sorunun baş kurban olmuşlardır. Türkiye'yi örnek olarak ele alacak olursak ülkemiz gelişmekte olan bir ülkedir. Dünyayı da sarsan yüksek enflasyon ve ekonomik resesyon yüzünden T.C. vatandaşlarının alım gücü her geçen gün düşmekte, sanayicisi, çiftçisi ve esnafı para arzının azalmasından dolayı krediye erişimde zorluk yaşamaktadır. Hal böyleyken, piyasada rekabet edebilmek böylesine zor bir hale gelmişken, ona yeni bir maliyet getirecek iklim değişikliğine duyarlı sorumlu üretime ve tüketime geçmesini beklemek rasyonel değildir.


Her geçen gün insanlığın sağlığına zarar veren daha kirli bir hava solunmaktadır. Çiftçi kuraklık ile daha zor koşullarda mücadele etmektedir. Aynı zamanda sanayicinin ve esnafın kaliteli ham maddeye erişimi daha zorlaşmaktadır. İklim krizinin yaratacağı sorunlar karşısında sermaye adaletini sağlamak bu yüzden önemlidir. İklim değişikliğinin iklim yıkımına dönüşmeden tersine çevrilecekse bu ancak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin iş birliği sayesinde mümkündür.


Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından da bu süreç üst üste ele alınmıştır. Genel Sekreter, ''Şayet gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarihi bir uzlaşmaya varamazsa felaket dolu bir durumla karşı karşıya kalmamız kesin.'' diyerek farkındalık seviyelerinin yüksek olduğunu göstermişlerdir. İklim krizine ayıran kaynak adaletini sağlamak, iklim değişikliğinin tersine çevrilmesi ve 2015'te yüz doksan beş ülkenin onayı ile kabul edilen Paris İklim Anlaşması'nın küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırma hedefi için olmazsa olmazdır. Katılan yüz devlet tarafından iklim değişikliğine set çekme yaklaşımında eşitliğin ve dayanışma halinin sürdürülmesi kararlı ve etkili bir iklim aksiyonunun ortaklaşa alınması sağlanacaktır. Aksi takdirde jeopolitik ve ekonomik rekabet güçlerini arttırabilme gayreti ile devasa üretim ve tüketim zincirlerinin karbon salınımını görmezden gelen kimi gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkeleri iklim değişikliği konusunda sorumlu davranmaya davet etmesi, zayıf bir çağrı olmaktan ileri gidemeyecektir. Küresel ısınmanın 1,5°C'yi hızlıca aşarak 2°C'ye dayandığı bir dünyada hiç kimse güvende olmayacaktır.


COP27 ile iklim değişikliğinin yarattığı krizin ekonomik boyutunda adaletin sağlanmaya çalışılarak etkili ve kararlı bir iklim aksiyonu alınmasında kat edilmiş önemli bir yol olmuştur. Kalkınmış ülkelerin Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkelere iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ekonomik alanda sağlayacakları destek, bu ülkelerin kendilerini daha eşit ve kalkınmış ülkelerle aynı gemide hissetmelerini sağlaması açısından önemlidir. Yardımların gerçekleştiği ölçüde de kalkınmakta olan ülkeler ellerini taşın altına daha çok koyma gayreti içinde olacaklardır.


Zamanla ekonomik desteğe, gerek iklim değişikliğine duyarlı sorumlu üretim ve tüketim zinciri yaratma konusunda yetkin insan kaynağı desteğiyle, teknolojik ve teknik destekte eklenecek, mücadelenin boyutu ve etkinliği böylelikle artacaktır. Birleşmiş Milletler’in iklim değişikliği ile mücadele bağlamında paydaşları için bağlayıcı bir çerçeve inşa etmeye çalıştığı bu konferans serisi ve onun karar alım mekanizması oldukça ağır işlemektedir. Karar alındıktan sonra onun işler kılınması ise bu süreyi daha da uzamaktadır. İklim değişikliği ise geçen her saniye iklim yıkımına dönüşmeye daha da yaklaşmaktadır. Bu nokta da asıl yapılması gereken, karbon salınımın başlıca nedeni fosil yakıtların kullanımını radikal bir ölçüde düşürmekten geçmektedir. Önce doğaya, çevreye duyarlı sorumlu üretim ve tüketim zincirlerini dünya piyasalarına egemen kılabilmek çözümler bulunmalıdır.


Sonuç olarak, Birleşmiş Milletler’in COP27 sonucunda uzlaştığı kayıp ve hasar fonu inşası elbette önemli bir adım olmuştur. Asıl hedef olan küresel ısınmayı 1,5°C'de sınırlanabilmesi çok önemlidir. Maalesef COP27'de önceki konferanslar ve etkinlikler gibi iklim değişikliğine karşı daha etkili ve hızlı tedbirler alınmaması bağlamında kaçırılmış bir fırsat olmuştur.


Yazar:

Furkan Ünal


Kaynakça:










18 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page