Avrupa ülkeleri soğuk savaş dönemi boyunca enerji tedarikinde ciddi problemler yaşanmış ticari ilişkiler sıfırlanmıştır. Soğuk savaşın sonlanması ile ülkelerin birbirleri ile en çok iletişime geçtikleri ve ticari alışveriş içinde oldukları alan ise enerji olmuştur. Soğuk savaş sonrası enerji ticareti alanında dünya genelinde atılan ilk adımdır.
Başlangıç olarak Avrupa Enerji Şartı Deklarasyonu anlaşması oluşturarak ülkeler arası ticaretin gerekli hususları belirlenmiştir. Böylece enerji tedarik süreci serbest piyasa kuralarına uygun hale getirilerek şeffaf ve rekabetçi temellere dayandırılmıştır. Ancak deklarasyonun kapsayıcılığı yeterli olmadığı için bir antlaşma oluşturmak istenmiştir. Bu noktada elli ülke Lizbon’da bir araya gelerek Avrupa Birliği Enerji Şartını imzalamıştır. Bu ülkeler arasında Türkiye’de bulunmaktadır. İlk günden bu anlaşma içinde yer alarak kanunlarını 2000 yılına kadar uygun hale getirmiş ve 2000’de ise direkt anlaşmayı parlamentoda kabul ederek Türkiye Cumhuriyeti kanunları ile aynı hiyerarşiye getirmiştir. İlgili antlaşma ile enerji ticaretine ilişkin birçok nokta belirlenmiştir. Sürdürülebilirlik açısından en önemli olan noktalardan biri olan enerji yeterliliği de kabul edilen bir başka başlık olmuştur.
Enerji Şartı Anlaşması ile enerji üretimi, çevirimi, taşınması, depolanması, dağıtımı, iletimi ve kullanımındaki verimliliğin en yüksek seviyeye ulaştırılması amaçlanmıştır. Verimliliği yükselten ilgili maddeler ile günümüzde halen enerji israfı önlenebilmektedir. Enerji verimliliğinin artırılması ve enerji kullanımının çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması hedeflenmektedir. Kapitalist görüşlerin bu süreci etkilememesi üzerine bu anlaşma önemli ve kritik bir yere sahiptir. Aynı zamanda ilgili anlaşma ile üye olan devletlerin açık siyasi hedefler belirlemeleri için bir iş birliği oluşturulmuştur.
Ancak yıllardır uygulanan ve kapsayıcılığı olan Enerji Şartı Anlaşması’ndan ülkeler ayrılmaya başlamışlardır. Sürdürülebilirliğin sağlanmasını isteyen kesimler tarafından bu ayrılıklar aslında o kadar da tedirginlik ile karşılanmamaktadır. Sözleşme ile aynı zamanda yatırımcılara yönelik birçok imtiyaz tanınmaktadır. Tanınan bu imtiyazlar ile fosil yakıtların kullanımı arttırılmakta ve bu yüzden yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişmesi için elzem şekilde arttırılarak yapılması gereken yatırımlar azalmaya başlamaktadır. Avrupa Birliği tarafından yayımlanmış ve uygulanmakta olan Paris Anlaşması ve Birleşmiş Milletler İklim Sözleşmesi ile yenilenebilir kaynaklara yönelim sağlanmak istenirken Enerji Şartı Sözleşmesi ile fosil yakıt alım satımına ilişkin yatırımcı ilişkileri düzenlenmektedir. Böylesine bir çelişki içinde Enerji Şartı Sözleşmesinin değiştirilmesi gereken maddeleri olduğu aşikardır. Hem Paris Sözleşmesi hem Enerji Şartı Anlaşması’na tüm Avrupa ülkeleri taraf olmak zorundadır. Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin insanları için bu iki sözleşme çelişkili bulunmakta ve tepki almaktadır.
Sonuç olarak fosil yakıt kaynaklarına ilişkin yatırım ilişkilerini düzenleyen Enerji Şartı Anlaşması ile sera gazı salınımını önleme amacı ile oluşturulmuş olan Paris Anlaşması arasında birçok tezat noktada olan maddeler bulunmaktadır. Enerji Şartı Anlaşması ile aynı zamanda enerji verimliliğine ilişkin maddeler belirlenmiştir. Aynı zamanda yatırımların artması için oluşturularak yatırımcılara birçok imtiyaz sağlayan bir anlaşmadır. Enerji Şartı Anlaşması revize edilmediği takdirde her geçen gün üyesi azalacak ve yok olacaktır.
Yazar:
Buğçe Ağca
Kaynakça: